Site Rengi

enflasyon emeklilik ötv döviz akp chp mhp
DOLAR
32,3393
EURO
35,1244
ALTIN
2.238,69
BIST
8.773,46
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Manisa
Parçalı Bulutlu
18°C
Manisa
18°C
Parçalı Bulutlu
Salı Hafif Yağmurlu
12°C
Çarşamba Açık
17°C
Perşembe Az Bulutlu
16°C
Cuma Az Bulutlu
15°C

Eğitimci kadınlardan şiddetle mücadele çağrısı

Eğitimci kadınlardan şiddetle mücadele çağrısı

Memur-Sen ve Eğitim-Bir-Sen Manisa İl Kadınlar Komisyonu Başkanı Gönül Doğan Çiftçioğlu, ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’ dolayısıyla yaptığı açıklamada, “Şiddet virüsünün aşısının örgütlü mücadelededir.” dedi.
Şiddet virüsünün aşısının örgütlü mücadelede olduğunu belirten Çiftçioğlu, “Başta çocuklar, yaşlılar ve kadınlar olmak üzere şiddet bütün toplumu tehdit eden kötücül bir olgudur. Şiddet; dil, din, ırk, sınıf, etnisite, mezhep, cinsiyet ayırt etmeden, tarih boyunca insanlığın temel sorunlarında birisi ola gelmiştir. Bu yönüyle sadece toplumun bir kesiminin sorunu değildir, olmamıştır. Bu kadar yaygın ve yıkıcı bir sorun karşısında hem küresel düzlemde hem de çok yönlü örgütlü mücadelenin geliştirilmesi zorunludur.” dedi.
Şiddetin, bazen yaşam hakkını ihlaline varacak boyutta yıkıcı sonuçlar doğurduğunu vurgulayan Çiftçioğlu, “Savaşlardan, mülteci kamplarının ağır şartlarından, ücret adaletsizliğinden, çalışma ortamındaki eşitsizliklerden, iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uyulmamasından, sosyal dejenarasyondan, yoksulluktan ve aile içinde meydana gelen şiddetten en ağır şekilde kadın ve çocuklar etkilenmektedir. Dünya genelinde sayıları 60 milyonu bulan sığınmacı/mülteciler insan onurunu dikkate almayan yasalar ve uygulamalar nedeniyle ağır şartlar altında yaşamlarını sürdürmekte, bu ağır koşullardan da en fazla kadınlar ve çocuklar etkilenmektedir. Türkiye’deki göçmen kadınların yaşamlarının, onurlarının ve emeklerinin korunması tüm siyasi mülahazaların üstünde insani bir görevdir. Göçmen karşıtı düşmanca söylem ve eylemlerin mülteci kadın ve çocukların şiddete maruz kalmalarına neden olduğu/olacağı unutulmamalıdır. Kadına şiddete karşı politikaların geliştirilmesinde ve uygulanmasında emek örgütlerinin önemi tartışmasızdır. Emek örgütleri; şiddet bakımından yüksek riskli meslek gruplarının belirlenmesi, farkındalık çalışmaları yürütülmesi, toplu sözleşme görüşmelerine bu konunun dâhil edilmesi, uygulamaların izleme ve değerlendirmelerinin yapılması, iş yaşamında kadınlara yönelik şiddetin önlenmesi hususlarında kritik kurumlar ve önemli paydaşlardır. Kadınların karar mekanizmalarında yer alma oranının düşüklüğü ve kariyerlerinde belli bir yerden sonra yükselmelerinin önünde görünmez engellerin çıkması, hem kamuda hem özel sektörde devam etmektedir. Annelik ücret farkı tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de çözülmesi gereken problemlerdendir. Kadınların kariyer yolculuklarını kısaltan ayırımcılığın ortadan kaldırılmasında, kadının analık haklarının korunması ve iş-aile hayatını uyumlaştıracak politikaların geliştirilmesi önemli ve gereklidir. Ayrıca, çalışma yaşamında şiddet, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir iş sağlığı ve güvenliği sorunudur. Çalışma hayatının her aşamasında karşılaşılan yıldırma ve tacizler bir bütün olarak mobbing bağlamında işyerinde şiddet olarak görülmelidir. Bu bağlamda 5. Dönem Toplu Sözleşme tekliflerimizin önemi gün geçtikçe artmaktadır. İş yerlerinde kreşlerin açılması, doğum izinlerinin artırılması ve kadın kamu görevlilerine yönelik mobbinge artırımlı ceza uygulanması taleplerimizin takipçisi olacağımızı yineliyoruz. Covid-19 pandemisi küresel ekonomik sistem üzerinde yıkıcı tesirinin yanı sıra çalışma hayatında şiddeti artıran bir etkendir. Çalışma hayatı dinamiklerinde yeni bir faktör olan pandemi bir yandan işsizlik sorununu arttırırken öte yandan kamu görevlilerinin iş yeri güvenliğini de tehdit etmektedir. Pandeminin çalışma hayatında şiddeti yaygınlaştırması başta sağlık çalışanları olmak üzere bu süreçte iş yükleri artan tüm çalışanları tehdit etmeye devam etmektedir. Bu vesile ile tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de salgınla mücadelede öncülük eden başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm emekçilere yönelik saldırıları kınıyor ve kamu iradesini gerekli tedbirleri almaya davet ediyoruz.” diye konuştu.
Bu süreçte Covid-19 tedbirleri kapsamında uzaktan eğitim veren başörtülü kadın kamu görevlilerine yönelik nefret söylemleri ve ayırımcılığına da tanıklık ettiklerini kaydeden Çiftçioğlu, “Sendikal misyonumuzun gereği olarak, bu menfur hadiseyi Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumuna taşıdık ve nihayetinde yetkili merci olayda ayırımcılık yasağının ihlal edildiğine hükmetti. Geçmişte ülkemizde kadın kamu görevlilerinin çalışma özgürlüğünün, kitlesel düzeyde kısıtlayan bu tür yaklaşımlara her ne düzeyde olursa olsun karşı olduğumuzu yinelemekte fayda görüyoruz. Fransa’da geçen yıl gerçekleşen İslamofobik saldırıların yüzde 70’inin kadınlara karşı gerçekleştirildiği göz önünde bulundurulduğunda, islamofobiyi kadına yönelik şiddetle birlikte ele almamız gerektiği açıktır. Başörtülü kadınların kamusal alanda varlığını yasaklayan islamofobik anlayış küreselleştiği oranda, bu çarpık anlayışla emek örgütleri olarak mücadelemizin de küreselleşmesinin gerekliliğine inanıyoruz. 25 Kasım Uluslararası Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü vesilesi ile Memur-Sen Kadınlar Komisyonları olarak diyoruz ki; kadına karşı şiddetin karşısında durmak hayatı savunmaktır. Bu savunmanın hakkıyla yapılması için şiddeti cinsiyetler arası değil zihniyetler arası bir çatışma olarak ele almak gerekir.Kadına karşı şiddete karşı çıkmak; çocuğa karşı şiddete, yaşlılara karşı şiddete, yetişkinlere karşı şiddete yani bir bütün olarak şiddet olgusuna karşı çıkmaktır ki bu şiddeti olağan gören zihniyetle mücadeleyi gerektirir. Zihinleri enfekte ederek kuşaktan kuşağa aktarılabilen şiddet virüsüne karşı mücadele bütünsel ele alınmalı ve örgütlü mücadele ile yürütülmelidir.” ifadelerini kullandı.
Çiftçioğlu açıklamasını şöyle tamamladı: “Biliyoruz ki, şiddete bütüncül yaklaşımın bir diğer yansıması çalışma hayatında şiddeti ortadan kaldırmaktır. Zira İş hayatında şiddet sonlanmadan toplumsal yaşamda şiddeti azaltmak mümkün değildir. Bu yönüyle işyerlerinde şiddet ve tacizin ortadan kaldırılması için sosyal diyalog mekanizmalarının etkinliği arttırılmalıdır. Kamu hizmeti verirken şiddete uğrayan kamu görevlileri için mevzuatta gerekli düzenlemeler ivedilikle yapılmalıdır. Bu nedenle, sendikalara ve diğer paydaşlara çalışma dünyasında şiddet ve tacizle mücadele konusunda küresel ölçekte ivme kazandıracak 190 sayılı İLO sözleşmesi önemlidir ve tüm ülkeler tarafından benimsenmelidir. Bu önemli gün vesilesiyle; Covid-19 pandemisi sürecinde görevlerini yerine getirmeye çalışırken şiddet ve kötü muameleye maruz kalan kadın kamu görevlileri başta olmak üzere tüm emekçileri selamlıyor ve şiddetle mücadelede yanınızdayız diyoruz. Kapitalizmin ürettiği emek sömürüsünde kadınların ucuz iş gücü olarak kullanılmadığı, emperyalizmin ürettiği savaşlarda kadınların insan ticaretine kurban verilmediği, kadınların toplumsal yaşamda hakları ile korunduğu ve fırsatlara erişimde eşitliği yakaladığı adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.